Fetava

Hicri Takvim
Miladi Takvim

Kısa Cevap:

 

Aşağıdaki şartlar muvacehesinde Norveç gibi, kuzey kutbu ülkelerinde yaşayan Müslümanlar yatsı namazlarını takdir ederek akşam namazından makul bir süre sonra kılabilirler. Bu süre duruma göre 40 ila 60 dakika arasında takdir edilebilir. Ama dileyen akşam namazının hemen ardından cem ederek yatsı namazlarını da kılabilirler.

 

 

Geniş Açıklama: 


Günlük olarak kılınan namazların her birine ait sınırları belli bir vakti vardır. Namazların şartlarından bir tanesi de vakittir. Hangi vakit girmiş ise o vaktin namazını kılmak gerekir. Normal olarak vaktinden önce kılınan namaz geçerli olmaz. Vakit çıktıktan sonra kılınan namaz eda olmaz, artık kaza namazı olur. Ancak vakti çıkmış olsa bile kazaya kalmış olan namazların kılınması gerekir. Namazların imkân dahilinde kazaya bırakılmadan vakti içinde kılınması asıldır.  

 

Vakit ve vaktin oluşmasının alâmetleri, temelde namaz ibadetinin gerçek sebebi değildir. Gerçek sebep ve maksat Allah’ın emrettiği farz bir ibadetin eda edilmesidir. Çünkü namaz, sonsuz nimetlerine şükran olmak üzere Allah Teala’ya yapılır. Başka bir ifade ile namazın sebebi, ardı arkası kesilmeden her an mazhar olduğumuz ilahi nimetlerdir. Şükran için bu nimetleri bir ölçü içinde zaptetmek ve ifade etmek zor olduğundan, içinde nimetlere mazhar olduğumuz vakit (zarf), nimetin yerine konmuş ve namaz ibadetinin teknik (fıkhi) sebebi kılınmıştır. Vakit başka, vakti ifade etmek ve kullanmak için ihtiyaç duyulan alamet başkadır. Vakit, sınırsız zaman içinde belli bir miktardır. Belli bir zamanı yaşayan insan vakti yaşamıştır; onun vakti olmuştur. Alametler ise güneşin doğması, batması tepe noktasına gelmesi, gölgenin boyu, şafak, fecir gibi olaylardır; bunlar bulunsun bulunmasın vakit vardır. Ve onu yaşayan, onun içinde Allah’ın nimetlerine mazhar olan insan, çeşitli ibadetler ve bu arada namaz ile Allah’a kulluk edecek, şükran vazifesini yerine getirecektir. 

 

Bu sebeptendir ki, Arafat ve Müzdelife’de bütün mezheplerin ittifakı ile, seferde ve bazı mazeretler sebebiyle hazarda cumhur-u ulemaya göre namazlar birleştirilerek (cemle) kılınmakta ve vaktin alâmetleri aranmamaktadır. Buradan anlıyoruz ki, vakitleri tarif eden hadîslerde zikredilen alâmetlerden maksad, her hal ü kârda bu alâmetlerin bulunması ve görülmesi değildir. Aslında maksad iki namaz arasında geçmesi gereken müddeti tayin etmektir. Örnek olarak, “güneşin batması ile akşam, şafağın kaybolması ile yatsı vakitleri girer” dediğimizde, herhangi bir sebeple şafak görülmez veya kaybolmazsa namaz vakti girmez, namaz kılınmaz denilmek istenmemiştir. Normal şartlarda güneşin batması ile şafağın kaybolması arasında geçen zaman (süre) geçince durum ne olursa olsun (şafak kaybolmasa da) yatsının vakti girmiş olur.[1]

 

Güneşin hareketleri, dünya küresinin fiziki konumu sebebiyle mevsimlere göre günlük beş vakit için belirlenen saatler değişebilir. Bu durum kutuplara yakın ülkeler için daha da büyük farklılıklar arzeder. Bilhassa 45. Enlem dairesinin kuzeyinde kalan ülkelerde yaz aylarında yatsı ve sabah namazlarının vakitlerinin tespitinde zorluklar oluşur. Bu bölgelerde namaz vakitleri ya çok geç teşekkül eder veya namaz vaktinin girdiğini gösteren atmosfer alameti oluşmaz. İşte bu bölgelerde yaşayan müslümanların akşam, yatsı ve sabah namazlarını eda etmelerindeki problemlerin çözülmesi gerekiyordu. Bu anlamda İslam alimleri arasında konu 23-27 Haziran 1980 tarihinde Brüksel’de tartışıldı ve belirli neticelere ulaşıldı. Buna göre:

 

a) Şafağın kaybolmadığı veya işçilerin bekleyemeyeceği kadar geç kaybolduğu yerlerde müslümanlar akşam ile yatsı namazlarını arka arkaya kılabilirler (cem’u’s-salâteyn).

b) Cem yapmak istemeyenler ise, alâmetlerin bulunmadığı veya gece vaktinin çok kısa olduğu bölgelerde, normal mıntıkalara göre takdir esası dahilinde hareket ederler ve yatsı namazını kılarlar.    


[1] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, 1/85-103. 

Bir yanıt yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.