Fetava

Hicri Takvim
Miladi Takvim

Hac ibadeti, İslam’ın farz ibadetlerinden birisidir. Umre
ise, Hanefi ve Maliki mezheplerine göre, sünnet-i müekkede bir ameldir.  Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise, o da
farz bir ibadettir.

Haccın farziyeti Kur’an, sünnet ve icma ile sabittir. Ayet-i
kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Orada apaçık deliller vardır,
İbrahim’in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol
bulabilen insana Allah için Kabe’yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse,
bilsin ki; doğrusu Allah alemlerden müstağnidir.”[1]

Peygamber Efendimiz (as) da konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Kim ki
Allah’ın evine kendisini ulaştıracak yol hazırlığına ve yolculuk yapacağı
binite sahip olur da haccetmeden ölürse, ister Yahudi olarak, isterse
Hıristiyan olarak ölsün.”[2]
Bir diğer rivayette “İslam’ın dışında hangi din üzere ölmek isterse ona göre
ölsün”[3]
buyurulmuştur. Peygamber Efendimiz (as), bunu ifade ettikten sonra, yukardaki
ayetin “Kim inkar ederse, bilsin ki; doğrusu Allah alemlerden müstağnidir”[4]
kısmını okumuştur. Umre’nin hükmünde ihtilaf edildiği halde, asr-ı
saadetten günümüze hac ibadetinin farz olduğuna ümmetin alimlerinin söz
birliği; yani icmaı hasıl olmuştur.

Hacc ibadetinin edasına imkan tanıması açısından mal da
şarttır. Zaten hac ibadetinin bir Müslümana farz olabilmesi için hacca gidip
dönünceya kadar, kendisinin ve geride bıraktığı aile efradının ihtiyaçlarını ve
yolculuk yapacağı vasıtaya yetecek mali kudretin bulunması gerekir. Bir başka
deyişle mali imkana sahip olmayan bir Müslümanın üzerine hac veya umre yapmak
farz ve sünnet olmaz. Bundan dolayıdır ki, fakir bir insanın yapmış olduğu hac
elbette hac sevabının elde edilmesine vesile olur. Fakat daha sonra hac yapmaya
vesile olabilecek kadar zengin olursa, daha önce yapmış olduğu hac bu haccın
yerine geçmez.[5]

Daha önceki haccı nafile olur; yeniden farz olan haccını eda etmesi gerekir.
Yeterli mali imkanın Hanefi mezhebine göre hacca ve umreye niyetlenen kişinin kendi
malı olması; babasından bile olsa hibe yoluyla elde edilen mali imkan hac yapma
zorunluluğu oluşturmaz. Ancak Şafii mezhebine göre hibe yoluyla bile olsa hac
masrafına sahip olan birisine hac yapması lazım gelir.[6]

İnsanlardan alınan borç paralar, borçluyu hacdan men eder mi?
Borçlu olduğu halde elindeki borç prasıyla hacca gitmeye güç yetiren bir insan
hacca gidebilir mi? şeklinde yöneltilen sorulara cevap hakkında şunları ifade
edebiliriz.

Yukarda da ifade
edildiği gibi, önemli olan hacca ve umreye gitmeye gücün yeterli olmasıdır.
İnsanlardan borç alan kişi aldığı bu borcu ödemekle mükelleftir. Alınan borç
def’aten belli bir tarihte veya taksitle ödenir. Borç olarak alınan meblağ
aslında borç alan kişinin malı olur. Borçlu, aldığı borcunu ödeyeceği zaman
henüz gelmemiş ve hac mevsimi de gelmiş ise, zengin sayıldığı için borç olarak
elinde bulunan para ile hacca gidebilir.[7]

[1]
Al-i İmran, 3: 97.

[2]
İmam Serahsi, El-Mebsut, 4/2.

[3]
A.g. e. Ve yer.

[4]
Al-i İmran, 3: 97.

[5]
İmam Serahsi, El-Mebsut, 4/3.

[6]
Kasani, Bedaiü’s Senai, 4/357.

[7]
Fetava Yes’eluneke, 2/67.

Bir yanıt yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.