Hz. Ömer (ra) Efendimiz “Gençliği olmayan millet yok olmaya mahkumdur” buyurmuştur. İslam’ı omuzlayan ilk neslin genellikle gençlerden oluştuğu da düşünülürse gençliğin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmış olur. Dünya hayatı öyle bir değirmendir ki, istense de istenmese de insanları öğütmekte, zaman geçmekte ve gelecek hep bugün çocukken yarın genç olmuş insanlara devretmektedir. Gençler ki, geleceğin nizamı onlara aittir. İnsanlığı onlar temsil edecektir. Bu tartışılmaz gerçek karşısında “ana, baba, çevre, toplum ve devlet” olarak eğitim sorumluluğu üzerinde olanlar, gereken tedbiri almak durumundadırlar. Aksi takdirde sorumluluk omuzlarında kalır; şikayet etmede de hakları olmaz.
İslâm, çocukları ve gençleri, İslâm toplumunun birer mümtaz üyeleri hâline getirmek için, bir dizi tedbir almış, bu anlamda müesseseler kurmuştur. Örneğin, aile, mescid, eğitim, öğretim, yardımlaşma ve eğlence müesseseleri bunların en önemlileridir.
Sağlam temeller üzerine kurulmuş olan bir Müslüman aile kurumu, karşılıklı hak ve hukukun korunduğu, huzur, güven ve sevgi ortamının egemen olduğu mutluluk yuvasıdır.
İslam’ın örnek olarak sunduğu camiler, içinde ibadet edilen, eğitim ve öğretim yapılan, evlenme akid ve merasimleri tertip edilen, dâvalara bakılan, kanun yapılan, kararlar alınan; hatta millî oyunlar oynanan mekanlardı. Halbuki ibadetin dışında yapılan diğer aktiviteler için o günkü şartlara uygun olarak, ek binalar inşa edilebilirdi. Peygamber Efendimiz (as), bütün bu faaliyetleri mescitte yaparken, aslında ashabını ve ümmetini irşat ve terbiye etmek; bir metod ortaya koymak istiyordu. Bu uygulamada bir bütünlük ve tutarlılık vardı. İsteniyordu ki, ibadetten eğlencesine varıncaya kadar, bütün davranışlarda bir bütünlük ve tutarlılık olsun. Çocuk ve genç, ailede aldığını okulda, okulda aldığını toplumda kaybetmesin, aksine beslesin, geliştirsin ve bütünleştirsin.
Bu gün çocuklarımız ve gençlerimiz, bir bunalım girdabına yakalanmışsa, kökeninde çelişki ve tutarsızlık olan faktörler vardır. Bir toplumda yetişen genç, ailede aldığı değer hükümlerini okulda kaybederse, diyelim ki okuldan aldığı güzellikleri toplum hayatına girdiğinde bulamazsa çelişki ve bunalımdan kurtulmak elbette mümkün olmaz.
Bu duruma düşmüş olan bir nesle nasıl davranmak gerekir diye baktığımızda karşımıza Alemlere Rahmet olarak gönderilen yegane rehberimiz Peygamber Efendimiz (as) çıkmaktadır. Efendimiz (as)’ın örnekliğinde kurulan aile düzeni, ruh ve beden sağlığı içinde yetişmiş, mescitten terbiyesini almış, ibadetinden tutun hayatın her yönü için donatılmış, gençlerden oluşan bir cemaat yetişmiş ki, biz o nesle altın nesil diyoruz. Mescid-i Nebevi içinde Kur’an ve Sünnet ilimlerinin yanında, onlara siyaset, liderlik, komutanlık, lisan, diplomasi, hayatın her yönü ile ilgili mesleki bilgilerin yanında ticaret vs. bütün bilgileri ve ahlaki faziletleri öğretmişti. Gençlerine öyle sahip çıkmıştı ki, onları etrafından uzaklaştırmamak için cami içinde sportif faaliyetlere bile izin vermiş, onları eşleştirerek güreş tutmalarına bizzat kendisi temaşa etmişti. Genç nesle güvenmiş ve onlara geniş ölçüde haklar ve vazifeler vermiştir. Bizim gençliğimize muamele noktasında en büyük örneğimiz işte bu uygulama olmalıdır.