İslami ibadetlerden oruç, hac, zekât ve fitre gibi ibadetlerin vakitleri kameri takvim sistemi ile tespit edilir. Orucun başlama tarihi Ramazan ayının hilalinin görülmesi, bayram ise Şevval ayının hilalinin görülmesi ile sabit olur. Her iki ayın hilalinin tespit edilmesi hava açık olunca hilâli görmekle, bulutlu olunca bir önceki ayı otuz güne tamamlamakla mümkün olur. Çünkü Allah Teâlâ; “Sizden her kim Ramazan ayına yetişirse oruç tutsun.”[1] buyurmuştur. Hz. Peygamber (a.s) de bir hadis-i şerifinde; “Hilâli görünce oruç tutun, hilâli görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu olursa şaban ayını otuza tamamlayın”[2] buyurmuştur. Buhârî’nin bir rivayetinde; “Ay yirmi dokuz gündür. Ayı görmedikçe oruç tutmayın. Eğer hava bulutlu olursa, Şaban ayını otuza tamamlayın” denilir. Müslim’in bir ifadesi ise şöyledir: “Hz. Peygamber Ramazan’dan söz ederken iki elini birbirine bitiştirerek yaptığı üç hareketle ayın otuz gün olduğunu göstermiştir. Sonra başparmağını işaret parmağıyla bükerek; “Ayı gördüğünüz zaman oruç tutun, ayı gördüğünüz zaman iftar edin. Eğer üzerinize bulut gelirse, Şaban’ı otuza tamamlayın.” buyurmuştur. Kamerî aylar, yıl boyunca iki, üç veya dört ay süresince yirmi dokuz gün olabilir.
İçinde bulunduğumuz dönemde ise, Astronomi ilminin de gelişmesi ile, güneş ve ayın hareketleri bilimsel olarak yakinen takip edilmektedir. Artık bu gün hesabi olarak kameri ayların oluşmaya başlamaları, ilk defa görülebilecek zaman ve mekanları tam olarak tespit edilmektedir. Havanın açık veya kapalı olması hilallerin tespitine engel teşkil etmemektedir.
Hem sünnetin tarifi hem de ilmi verilerle hilallerin tespiti gayet açık olduğu halde bu verilerin kullanılmasında ve uygulanmasında ülkelerin ayrı ayrı algılamaları söz konusudur. Biz teşkilat olarak hilallerin tespitinde şu kurallardan hareket etmekteyiz:
1. İster çıplak gözle, isterse modern ilmin rasat metotlarıyla olsun, asıl olan Hilal’in ru’yeti=görülmesidir.
2. Astronomların hesapla tespit ettikleri kameri aybaşlarına dinen itibar edilebilmesi için, onların bu tespitlerini hilal’in güneş battıktan sonra ve görüşe mani engellerin bulunmaması halinde gözle görülebilecek şekilde, ufukta fiilen mevcut olması esasına dayandırmaları gerekir ki, bu Ru’yete ” HÜKMİ RU’YET” denir.
3. Hilal’in görülebilmesi için iki temel şartın gerçekleşmesi zorunludur:
a) İçtima (kavuşum)’dan sonra Ay ile güneş’in açısal uzaklığı 8 dereceden az olmamalıdır. Bilindiği üzere Ru’yet, 7 ile 8 dereceler arasında başlamaktadır. 8 derecenin esas alınmasında, ihtiyat bakımından görüş birliğine varılmıştır.
b) Güneş’in batışı anında Ay’ın ufuktan yüksekliğinin açısal değeri, 5 dereceden az olmamalıdır. Sadece bu esasa göre normal durumlarda hilal’in çıplak gözle görülebilmesi mümkündür.
4. Hilal’in Ru’yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün herhangi bir
bölgesinde Hilal’in Ru’yet’inin sabit olması yeterlidir.
Aslında bu kurallar, bizim de aktif üyesi bulunduğumuz Avrupa Fetva ve Fıkhi Araştırmalar Konseyi’nin Mayıs 1999 tarihinde Köln Konferansında, Haziran 2008 tarihinde Genel Merkezimizde yapılan toplantıda ve Avrupa Fetva ve Fıkhi Araştırmalar Konseyinin 8-12 Recep 1430/30 Haziran – 4 Temmuz 2009 tarihinde yapılan İstanbul Toplantısında alınan kararlardır. Bu kararlar şu anda Türkiye devletinin de uyguladığı kurallardır. Bu kurallar hemen bütün İslam ülkelerinin de bildiği ve kısmi olarak uyguladığı kararlardır. Ancak kendilerine mahsus kriterleri sebebiyle bazen ayrı kararlar alabiliyorlar. Bizim cemaat olarak yapabileceğimiz şey ise, kendi prensiplerimiz doğrultusunda teşkilatımızın tespitlerince hareket edip, Ramazan ayına başlamak ve bayram yapmaktır.