Fetava

Hicri Takvim
Miladi Takvim

Zekatın ödenmesinin zamanı, aslî ih­ti­yaç­la­r ve borç­la­r düşüldükten sonra, ni­sap mik­ta­rı, zekâta ta­bi ve üze­rin­den bir yıl geç­miş bir ma­la sa­hip olunduğunda en kısa zamandır. Zekâtla yü­küm­lü olan ki­şi, özür­süz ola­rak zekâtını ge­cik­ti­rir­se gü­nah­kâr olur. Çün­kü zekâtın öden­me dev­re­sin­den ge­ri bı­ra­kı­lır­sa, farz kı­lın­ma­sı­nın mak­sa­dı tam ola­rak ger­çek­leş­me­miş olur.

Zekâtın öde­nmesinin vakti, ma­lların tü­rlerine gö­re be­lir­le­nir. Buna göre: 

1) Al­tın, gü­müş, pa­ra ve her çe­şit ti­ca­ret eş­ya­sı­nın zekâtı ile ot­lak hay­van­la­rı­nın zekâtı her yıl bir ke­re ka­me­ri yıl ta­mam­lan­dık­tan son­ra öde­nir.

2) Ziraî ürün­ler ve mey­ve­le­rin zekâtı, yıl için­de ürü­nün tek­ra­rı­na gö­re ürü­nün­den ve­ri­lir. Bun­lar­da bir yıl geç­me şar­tı yok­tur. Ebu Hanîfe’ye gö­re, ni­sap mik­ta­rı­na ulaş­ma şar­tı da        aran­maz. Fa­kih­le­rin ço­ğun­lu­ğu­na gö­re ise, ziraî ürün­le­rin zekâtında ni­sa­ba ulaş­mak şart­tır.

Ebu Hanîfe ve İmam Zü­fer’e gö­re, ürün ve mey­ve or­ta­ya çı­kıp bo­zul­ma­sın­dan emin        olu­na­cak nok­ta­ya ge­lin­ce, ha­sat edi­le­cek du­rum­da ol­ma­sa bi­le zekât ge­re­kir. Ebu Yusuf’a gö­re, ha­sat edi­le­cek du­ru­ma ge­lin­ce, İmam Mu­ham­med’e gö­re ise ha­sat edi­lip har­man ya­pı­lın­ca zekât farz olur.[1]

Şâfiî ve Hanbelîlere gö­re, hu­bu­bat­ta ta­ne­le­rin kuv­vet­len­me­si mey­ve­ler­de ise ol­gun­laş­ma za­ma­nın­da zekât farz olur.[2]

3) Ba­lın zekâtı, zekât ve­re­cek ka­dar ba­lın mey­da­na gel­me­si, ma­den­le­rin zekâtı ise, zekât ve­re­cek ka­dar ma­den çı­kar­mak­la farz olur.

Ni­sa­ba Mâlik olan kim­se­nin zekâtını yı­lı dol­ma­dan ön­ce ken­di is­te­ği ile ön­ce­den ver­me­si ca­iz­dir. Çün­kü bu kim­se zekâtı farz ol­ma se­be­bi ger­çek­leş­tik­ten son­ra öde­miş­tir. Hz. Ali (r.a)’den ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re; “Hz. Ab­bas, Rasûlullah (s.a.v)’a, vak­ti gel­me­den ön­ce ma­lı­nın zekâtını pe­şin öde­me­yi sor­muş, Hz. Pey­gam­ber bu ko­nu­da ona ruh­sat ver­miş­tir.”[3]  

Zekât öde­me­si­nin yıl so­nu­na bı­ra­kıl­ma­sı mal sa­hip­le­ri­ne ko­lay­lık için­dir. Bu yüz­den           fa­ki­rin bi­ran ön­ce ya­rar­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak ama­cıy­la vak­ti gel­me­den ön­ce de ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum bir bor­cu he­nüz va­de­si gel­me­den öde­me­ye ben­zer.

Şâfiîlere gö­re, pe­şin zekât ver­me­nin ye­ter­li ol­ma­sı için, se­ne için­de mal sa­hi­bi­nin yıl        so­nu­na ka­dar zekâtın farz ol­ma­sı­na ehil ola­rak kal­ma­sı ge­re­kir. Di­ğer yan­dan zekâtı ala­nın yıl so­nun­da da zekât al­ma­ya ehil ol­ma­sı şart­tır. Bu iki şart ger­çek­leş­mez­se pe­şin ve­ri­le­cek zekât ye­ter­li ol­maz.

Maliki ve Za­hi­ri­le­re gö­re ise, yıl dol­ma­dan zekâtı ver­mek ca­iz de­ğil­dir. Çün­kü zekât          na­ma­za ben­zer. Bu yüz­den vak­ti gir­me­den ön­ce ve­ril­me­si ye­ter­li ol­maz.[4]

Bütün bunlardan anlaşıldığı kadarı ile, zekat Ramazan ayı içerisinde ödenirse Ramazan ayının fazilet ve manevi ziyafetinden de istifade edilmiş olur. Buna rağmen zekatın farz olması için dolması gereken takvimden önce veya sonra ödenmesi caizdir. Fakat Ramazan ayında ödenmesi  ifade ettiğimiz gibi, daha faziletlidir. 

Fıtır sadakasına gelince, yükümlü olma vakti (vücup vakti) Hanefîler’e göre ramazan bayramının 1. günü tan yerinin ağarması, cumhuru ulemaya (alimlerin çoğunluğuna) göre ise ramazanın son günü güneşin batması anıdır. Fıtır sadakasını yerine getirmenin geçerliliği (sıhhati) için hangi zaman dilimi içinde ödenmiş olması gerektiği hususunda da farklı içtihatlar vardır.

Önce belirtilmelidir ki, dört mezhepte de fıtır sadakasının ramazan bayramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı vakti arasında kalan süre içinde geçerli olarak “edâ” edilebileceği görüşleri hâkimdir. Bu süreden öncesi ve sonrası hakkındaki görüşler özetle şöyledir:

Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüşe göre fıtır sadakası, ramazan ayının girmesinden itibaren ödenebileceği gibi, Ramazan ayı girmeden bile verilebilir. 

Fitre, bayram gününden önce veya bayram günü ödenmemiş bayram sonrasına bırakılmışsa fitre yükümlülüğü devam eder ve ilk fırsatta ödenmesi gerekir.

Şafiî mezhebine göre, fitre ramazan ayının başlangıcından itibaren ödenebilir, daha önce ödenmez. Maliki ve Hanbelî mezheplerine göre ise ancak ramazan bayramından bir veya iki gün önce verilebilir, daha önce verilemez. Diğer taraftan bu üç mezhebe göre, fitrenin bayramın 1. günü güneşin batışına kadar eda edilmesi geçerlidir. Özürsüz olarak bu vakitten sonraya bırakılması haramdır ve geciktirmekten ötürü fitreyi yerine getirmekle yükümlü olan kişi günahkâr olur. Fakat fitre borcu zimmetten düşmediği için, bu mezheplerde de daha sonraki günlerde kaza yoluyla yerine getirilmesi gerekir.

Özet olarak, bütün mezheplere göre, fitrenin Hz. Peygamberin uygulamasına binaen bayram namazına gitmeden önce verilmesi müstehaptır. Bununla birlikte bilginler, yine Hz. Peygamberin hadislerinde ifade edilen yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesi amacına uygun olarak fitrenin bayramdan bir-iki gün önce ödenmesini teşvik etmişlerdir. Fitrenin bayramın birinci gününden sonraya bırakılması ise caiz değildir; ancak zamanında ödenmemiş olmasından dolayı fitre yükümlülüğü sona ermez, mutlaka sonradan da ödenmesi gerekir. 



[1] İbn Abidin, Reddu’l Muhtar, II/72

[2] Şirbini, Mugni’l Muhtaç, I/386; Buhuti, Keşşafu’l Kanna’, II/192

[3] Ebû Davut, Sünen, Zekât, 22; Tirmizî, Sünen, Zekât 37; İbn Mâce, Sünen, Zekât, 7

[4] İbn Rüşd, Bidayetü’l Müçtehit, I/266; Şevkani, Neylü’l Evtar, IV/151

Bir yanıt yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.