Fetava

Hicri Takvim
Miladi Takvim

Sorunun cevabını vermeden önce adalet nedir? Kısa bir tarifini yaparak başlamanın uygun olacağı kanaatindeyiz. Adalet, kelime olarak, düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamlarına gelir. Dinimizde ise, dinen mahzurlu olan şeylerden uzaklaşarak, Hak yolda düzgünce yürümeye adalet denir.[1] Kapsamı çok geniş adaletin zıddı zulüm, gadr (hile, vefasızlık ve ihanet) ve insafsızlıktır.

Yukardaki tarifte de görüldüğü gibi, dinimizde adâlet, hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevkî farklılıklarından dolayı insanlara farklı davranmamak demektir. İslâm’ın adalet anlayışında, adalet ferdin ve her toplumun karşılıklı olarak işlerinde değişmez bir ölçüdür. Orada istek ve heveslere yer verilmez, sevgi ve nefretlere uyulmaz, akrabalık ve yakınlık bağlarına göre ayarlanmaz, zengin-fakir ayırımı gözetilmez. Haklı kuvvetlidir, haksız zayıftır. İslam’ın ön gördüğü adalet, toplum içinde yaşayan bütün kesimlerin birliğini sağlayan prensipler ve milletin güvenliğini garanti altına alan bir düzendir. Ayet-i kerimede şöyle buyurulur: “Ey iman edenler adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik edenler olun. Kendinizin, ana ve babanızın aleyhinde bile olsa (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaleti yerine getirebilmek için hevâ ve hevesinize uymayın. Eğer eğri davranır veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[2]

Ayetten anladığımız kadarı ile, İslam’ın adaleti, düşmanlarına da, nefret edilenlere de mutlak adaleti tekeffül etmektedir. İslâm, kendisine inananları bu konuda sadece Allah için hareket etmelerini, aralarındaki münasebetlerini Allah’ın rızasına uygun bir şekilde ayarlamalarını ve yine Allah için doğru şahitler olmalarını emretmektedir. Dolayısı ile adalet, müslümanlar üzerine yüklenmiş farz bir görevdir. Adaletin farz oluşuna delalet eden başka ayetler de vardır. Onlardan bir tanesi de Nisa suresindeki şu ayet-i kerimedir: “…Allah insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder.”[3]

İslam’a göre adalet prensibi öyle bir şeydir ki, onun terazisinin dost düşman ayırdımında bulunması mümkün değildir. Bir konuda hüküm verme ve karara varma hususunda adalet prensibinden bir müslümanın ödün vermesi helal olmaz. Nitekim Yüce Allah, “Ey iman edenler, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya yakışan budur. Allah’tan korkun, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[4]buyurmuştur. Dolayısı ile bir müslümanın, karşısında bulunan hasmı da olsa, ona kırgınlığı ve kızgınlığı da bulunsa, yine de adalet prensibinden ödün vermesi caiz olmaz.

Adalet mülk’ün, yani idare ve hükmetmenin temelidir. Çünkü adaletin yok olduğu yerde zulüm var demektir. Allah ve O’nun koyduğu bütün hükümler zulmün her çeşidinden uzaktır. Allah’ın emirlerinin uygulandığı her ortamda hiçbir kimseye zerre kadar zulüm ve haksızlık yapılamaz. Bir çok ayet-i kerimede bu durum dile getirilmektedir:

“Allah, adaleti ve ihsanı emreder.”[5] “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder.”[6] “Hükmettiğin zaman onlar arasında adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adil davrananları sever.”[7]

Adaletin lüzumu ve neticeleri hakkında Sünnette de sözlü ve uygulamalı uyarılar söz konusudur. Hz. Peygamber (s.a.v.) iki hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır:

“Hükmünde, yönetimi ve velâyeti altındakiler hakkında adil davrananlar, Allah katında nurdan minberler üzerinde olacaklardır.”[8] “Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lütfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir.”[9]

Bu ayet ve hadislerden anlıyoruz ki, adil olmak, adaletle hareket etmek, nefis ve şehevi arzulara tabi olmamak, zulüm yapmamak her bir müslüman üzerine farz olan bir görevdir.



[1] Seyyit Şerif Cürcânî, Ta’rifât, Adl maddesi

[2] Nisa, 4:135

[3] Nisa, 4:58

[4] Maide, 5:8

[5] Nahl, 16:90

[6] Nisa, 4:58

[7] Maide, 5:42

[8] Müslim, İmâre, 18

[9] Buhârî, Edep, 36

Bir yanıt yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.