Dinimizde genel manada insanların kendi aralarında veya idarecilerin insanları isteklendirmek ve teşvik etmek düşüncesiyle ortaya ödüller koyarak yarışmalar tertip etmeleri meşru ölçüler içinde caizdir. Fıkıh kitaplarımızda verilen örneklere baktığımızda şu hüküm uygulamalarını görmekteyiz. “Kendi aralarında yarışacak iki kişiden biri veya üçüncü bir kişi tarafından kazanana vaat edilen ödül, kaybedenin bir zarara girmemesi esasına dayalı olarak yapılacak meşru içerikli yarışmalara katılmak ve buradan kazanılacak ödülleri almak caizdir.” [1] Buna göre iki kişiden biri diğerine “sen beni geçersen sana şu kadar ödül vereceğim; ama ben seni geçersem senden bir şey istemiyorum” derse ve dışardan bir kişi "ben bir yarış tertipliyorum, başaranlara şu kadar ödül vereceğim, başaramayanlardan ise bir şey istemiyorum." derse; bu her iki yarış ta meşru bir yarışma olur, kazananlar da vadedilen ödülü alabilirler. Çünkü bu
faydalı, teşvik manasına gelen bir hizmet sayılır. Zira yarışı kazananlara bir şeyler veriliyor, kazanamayanlar ise bir zarara uğramıyorlar. Fakat, kazanan kaybedenden ortaya konulan ödülü alma şartını koyar ve neticede alacak olursa bu dinimizde büyük haramlardan olan kumar olmuş olur.
Kur’an yarışmaları Kur’an’ı güzel okumaya teşvik anlamında yapılan yarışmalardır. Yarışma neticesinde verilecek ödüller de yukarda belirlenen şartlara uygun yarışma yapılmışsa kazanan yarışmacılar tarafından alınmasında bir sakınca olmaz. Yeter ki, kumar anlamı taşıyan şartlar bulunmasın.
Allah en iyisini bilir.
[1] Kasani, Bedaiü’s-sanai’, VI, 206; Fetava-yı Hindiye, V, 324; Mavsıli, el-İhtiyar li-Ta’lil’i’l Muhtar, 5/168-170