İslam’da misafir kabul etmek çok önemlidir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim (a.s.)’ın misafirperverliği ve dolayısı ile misafire ikramın önemi hakkında şöyle buyurulmuştur: “İbrâhim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.) Onlar İbrâhim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrâhim de selamı almış, içinden, ‘Bunlar yabancılar.’ demişti. Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana getirmiş, onların önüne koyup ‘Yemez misiniz?’ demişti.”[1] Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de misafire ikram etmenin fazileti ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse misafirine ikram etsin. Misafirine bir gün bir gece ikram eder. Misafirlik ise üç gündür. Sonrası sadakadır. Ev sahibi sıkılıp kapı dışarı edinceye kadar kalmak helal değildir.”[2] İşte bu sebepten dolayıdır ki, kapıya gelen misafire ikram etmenin vacip olduğu ifade edilmiştir. Yani bu, misafirin hakkı olarak kabul edilmiştir.

Ancak sosyal şartlar, çevre ve örfün de dikkate alınması gerekir. Bazı hâllerde hakikaten misafir kabul edilmesi mümkün olmayabilir. Onun için de daha önceden randevu alınması ve izin istenilmesi gerekir. Çünkü kapıya gelen misafirin kabul edilip edilmemesi yine ev sahibinin iznine bağlıdır. Bu hususa dikkatlerimizi çeken Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Sizden biriniz üç defa izin istediğinde, kendisine izin verilmezse geri dönsün.”[3] Kapısına gelen misafirini evinde ağırlama imkânı olmayan bir Müslüman, onu uygun bir yerde (örneğin, bir otel veya pansiyonda) yahut bir yakının evinde ağırlama yoluna gidebilir.