İslami eğitim tarihinde ve kültüründe yatılı öğrenci evleri çok önem verilen bir konu olmuştur. İslam’ın yayılmasının daha ilk günlerinden itibaren dinî eğitimin sağlıklı ve etkili bir şekilde yapılması için özel yerler belirlenmiştir. Bu anlamda Dârü’l-Erkam, Gurabâ evi ve Suffe Medresesi en çarpıcı örneklerdir.

Bu her üç eğitim kurumu da dinimizin öğrenilmesi, yaşanması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması noktasında çok önemli hizmetler sunmuşlardır. Dâr’ül-Erkam’da yetişen Mekkeli genç sahâbîler, İslami mücadelenin her safhasında yer almışlar ve her birisi âdeta bayraklaşmış ve yıldızlaşmışlardır. Bu evler başta Peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere bir taraftan barınak; başlarını sokacakları sığınak; diğer taraftan da gelen vahyin eğitiminin verildiği birer medrese olmuşlardır. Bu evlerde yetişen gençler, zekâ ve kabiliyetlerine göre öğretmen, idareci, asker, komutan, elçi, ticaret ehli insanlar olarak yetişmişler ve İslami mücadelede yer almışlardır.

İçinde bulunduğumuz çağ ve coğrafyada yine Dâr’ül-Erkam’lara, Suffe mekteplerine ihtiyacımız vardır. Geleceğin Avrupa’sında yerini mümtaz bir şekilde alacak olan Müslümanların bilgili, eğitimli, karakterli, şahsiyetli, faydalı, iyiliksever, güvenilir ve sevgi dolu insanlar olarak yetişmesinde elbette eğitim kurumları önemlidir. Ancak her şeyin okullarda elde edilmesinin mümkün olmayacağı da bir gerçektir. Bundan dolayıdır ki, bilhassa yüksek tahsilli gençliğinin bilimsel çalışmalarının yanında insanı insan yapan değerlerle de donatılması lazım gelir. Bu ise ancak öğrencilerin yetişmelerine zemin hazırlayacak öğrenci evlerinde yapılabilir.