İnsanın başına gelen bela ve musibetler Allah’ın ilm-i ezelisinde veya levh-i mahfûzda yazılmış bir takdiridir. Bunların tamamı insanın denenmesi ve imtihan edilmesi içindir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de buna şöyle işaret buyurulmuştur: “Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!”[1]Aslında bu dünya hayatında tam manasıyla hiçbir insan mesut bir hayat yaşamamıştır. Mutlaka her insanın hayatında eksikler ve engeller bulunur. Önemli olan her insanın içinde bulunduğu hayatın ve ortamın tadını çıkararak, elinde bulunan nimetlere şükrederek, noksanlıkların da bir sebebe binaen kendisine takdir edildiğine inanarak, şartları lehine çevirmeye çalışmasıdır. Bunu da yukarıdaki ayette olduğu gibi, sabırla yapmasıdır.

Sabır, bir insanın başına gelen bela ve musibetlere karşı âcizlik göstermemesi, feryat ve figân etmemesidir. Uğranılan dert ve belaları -hâşâ- Allah’ı suçlar mahiyette şikâyet etmemesidir. Bir insanın kadir ve kıymeti başına gelen bela ve musibetlere gösterdiği sabır ve mukavemeti nispetindedir. Fakat sabrın değerli olanı, musibetle ilk karşılaşıldığı zamandaki gösterilen tahammül ve sabırdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Asıl sabır, musibetin ilk anında olanıdır.”[2] buyurmuşlardır. Bir insan, başına herhangi bir musibet gelirse veya bir noksanlıkla karşılaşırsa, böyle olumsuz bir şeyle karşılaşmasında kendisinin dahli söz konusu ise, hatasını anlamalı; tövbe ve istiğfar etmelidir. O hatayı işlememe konusunda kendisine söz vermelidir. Böyle değil de sebebini anlayamadığı bir yönden bir problemle karşılaşmışsa, o takdirde de “Bu benim için Allah katından bir imtihandır; kim bilir bununla Cenâb-ı Hak bana nasıl bir ecir ve mükâfat verecek.” deyip sabra ve tahammüle sarılmalıdır. Bir başkasının başına gelen musibet konusunda ise suizan etmemelidir. Çünkü, insan olarak bela ve musibetlerin en şiddetlileri, bir peygamber olarak ismet sıfatıyla muttasıf olan en büyük insanlar olan peygamberlere gelmiştir. Bu hâl çok zordur, ama çok değerlidir ve akıl almaz büyük mükâfatlara vesiledir.